İçeriğe geç

Tarhana Osman

Nisan 18, 2017

taranaosmanSüt tozuna, margarine, cüce buğdaya isyan eden; tereyağı, zeytinyağı ve tarhanamızı savunan adam… Büyük yalanlara karşı mücadele vermiş bir isim…
Okyanus ötesinden pompalanan gıda üretimi ve beslenmeyle ilgili olarak ezberleri bozan bir akademisyen… O yıllarda gıda yönünden kendi kendine yeten ender ülkelerden biri olan Türkiye’nin yanlış tarım politikalarıyla ithal tarım pazarı haline getirileceğini ilk kaleme alan bir yazar… Kimyasal yiyeceklerin insan sağlığını nasıl perişan ettiğini yazdığında kara listelere alınan bir beslenme uzmanı… Ülkesinde dışlanan, aç bırakılan, suikaste uğrayan vatansever bir aydının portresi…

25 Haziran 1918’de İzmir Karşıyaka’da doğan Osman Nuri Koçtürk Ankara Üniversitesi Veteriner hekimliği Fakültesi’nden 1943 yılında mezun oldu. Orduda görev aldı. ABD’ye gönderildi ve Missouri Üniversitesi Beslenme Kürsüsü’nde çalıştı. 1953’te yurda dönerek Askeri Biyoloji Enstitüsü kimyagerliğine atandı. Askeri Veteriner Aademisi Biyokimya Kürsüsü Başasistanlığı görevlerini yürüttü. Ankara Tıp Fakültesi Biyokimya Kürsüsü’nde önce uzman sonra gıda kontrolü ve hijyen doçenti oldu.
1956’da Et ve Balık Kurumu Merkez Laboratuvarları Müdürü ve Teknoloji Müdürü olarak görev aldı. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Kürsüsü’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı.

Sürekli olarak insan beslenmesi ile ilgili olarak yazılar, makaleler yazdı Radyo konuşmaları hazırladı. İthal gıda ürünlerine karşı ülke kaynaklarının değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Çok tepki çekti, saldırıya uğradı. Anadolu’nun geleneksel ürünü olan tarhananın besleyici yönlerini araştırdı. Halka tarhanadan vaz geçmemek gerektiğini anlattı.

İlk isyanı Amerikan süt tozuna

Türkiye’de sütümüzün tüketilmesi yerine Amerika’dan yardım adıyla gelen sonra ithal edilen süt tozuna karşı çıktı. ABD ‘nin kendi ülkesindeki üretim artıklarını tüketilemeyecek kadar kötü olan gıdaları ülkemize göndermesini eleştirdi.
Çünkü ülkesinin öz kaynaklarının baltalanacağını, kendi ülke insanının bu şekilde başka bir ülkenin eline bakacağını ve karnını bu şekilde doyurmaya mecbur tutulacağını öngördü. Üretim atığı, kendi pazarlarında tüketilemeyecek kadar kalitesiz olan etler, süt tozları ve tereyağlar, Türkiye’de tüketilmiş ve Amerika kendi ülkesinde para etmeyen maddelerini bizim sırtımızdan paraya çevirmişti. İthal edilen ürünler kalite kontrolleri bile doğru düzgün olmadan halka satıldı.
Osman Nuri Koçtürk, süt tozundaki kansere yol açabilen aflatoksin mantarını ortaya çıkardı ve yıllar sonra yasaklanmasını sağladı.

Suikaste uğradı

Soya fasulyesi olarak anılan soya baklagiller familyasından bir toprak ürünü. M.Ö. 2838’de Çin İmparatoru Shen Nung, soya fasulyesinden 300 kadar ilaç ve şifa verici madde üretti. Asırlarca Doğu’nun beslenmesinde önemli rolü olan soya fasulyesi 19. yüzyılda Amerikalı araştırmacıların dikkatini çekti ve ABD’de üretilmeye başlandı. Ve sonra Amerika ekonomisinin en önemli dayanağı haline geldi ve soya endüstrisi kuruldu.

1960’ların başında ABD soya fasulyesi üretiminde dünya birincisi oldu ve soya ürünleri fazlalığına pazar açma çabası içine girdi. Ne yaptığını artık tahmin ediyorsunuz, Türkiye’nin soya ekimine karşı çıktı ve Türkiye’ye soya yağı ihraç etti!
Tabii ki ithal soya yağı ayrıca margarin olarak evlere girdi!

İkinci isyanı Amerikan margarinine

Osman Nuri Koçtürk’ün ikinci isyanı ABD’nin dayattığı soyaya oldu. Çünkü ABD, süt tozunda olduğu gibi yine “yardım” adı altında Türkiye’ye çok ucuza soya yağı satınca yerli tereyağı-zeytinyağı pazarı zarara uğradı.
Osman Nuri Koçtürk, soya yağına karşı özellikle radyo yayınlarıyla halkı uyandırdı. Fakat margarine karşı zeytinyağını savunmasının ardından önce radyo yayınlarına son verildi. Ve Konya’ya yaptığı bir gezi sırasında saldırıya uğradı; öldürülmek istendi, saldırıdan şans eseri kurtuldu.

Soya yağı konusundaki araştırmalarının sonunda gösterdiği haklı tepki üzerine 1962’de Amerikan Soya Birliği davetlisi olarak katıldığı bir ABD gezisinde Osman Nuri Koçtürk’ün fikirleri değiştirilmeye çalışıldı. Kendisine yapılan baskılara kayıtsız kalınca da ölüm tehditlerine kadar varan tepkilerle karşılaştı. Hiç geri adım atmadı. Zeytinyağını ölümüne savunmaya devam etti.

İkinci isyanı Amerikan margarinine karşıydı. Türk tereyağı ve zeytin yağını savundu.
ABD, süt tozu gibi yine “yardım” adı altında Türkiye’ye çok ucuza soya yağı satınca yerli tereyağı-zeytinyağı pazarımız zarara uğradı.

Tüketilen sert yağın miktarı arttıkça kalp ve damar hastalıklarına neden oluyordu. Hidrojenlenmiş yağların kullanılmasıyla ortaya çıkan bu sağlık sorunları yüzünden ABD’de, tüketimde büyük azalmalar olmuştu. Amerikalılar da İtalyanlar ve Fransızlar gibi sıvı yağ kullanmaya başladı. ABD kendi ülkesinde kullanmadığı katı yağları Türkiye’ye layık görmüştü. Katı yağlar Türkiye’ye dayatmayla gönderildi. Margarine karşı hep tereyağı ve zeytin yağımızı savundu

Üçüncü isyanı Amerikan cüce buğdayına

“Yeşil Devrim” ihracı

Norman E. Borlaug “Yeşil Devrim”in babasıydı… Nobel Ödülü sahibiydi. Rockefeller Vakfı ile birlikte Buğday Geliştirme Programı’yla Meksikalılara tarım öğretti!

Osman Nuri Koçtürk’ün üçüncü isyanı Meksika‘nın Sonora bölgesinde yetişen hibrit tohumlu sonora buğdayının Türkiye’ye getirilmesine oldu. (İlk getiren Tarsuslu Eliyeşil Ailesi oldu. Devlet Planlama’da çalışan Turgut-Korkut Özal kardeşler Tarsus’a giderek ekimi yerinde gördüler.)

Türkiye tarım ülkesiydi ama henüz “modern teknolojilerle” pek tanışmamıştı; mekanizasyon, kimyasal gübreler, hibrit tohumlar vs. bilinmiyordu.
Kağıt üzerinde her şey iyi gözüküyordu; ABD “Yeşil Devrim” Projesi ile çeşitli hastalıklara karşı direnç kazandırılan dayanıklı tohumları gübreler ve ilaçlarla birlikte gelişmekte olan ülkelerin buğday ihtiyacını giderecekti! Buğday çeşitleri Pitic 62, Penjamo 62, Sonora 64, Lerma-rojo 64, Siete Cerros, Super X dünyaya dağıtıldı.

Osman Nuri Koçtürk, bunun büyük bir yalan olduğunu; bu buğdayların toprak ve insan sağlığını tehlikeye soktuğunu söyledi. Türkiye’nin bu tür maceralara girerek tarımını yok edeceğini yazdı.

Üniversitelerde sürdürdüğü faaliyetlerle de yetinmeyerek başta TÖS (Türkiye Öğretmenler Sendikası) ve DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları) kanalıyla geniş kitlelere ulaşabilmeyi başardı. Bugün anlaşılıyor ki, Koçtürk’ün çalışmaları ile bu felaket projesi engellendi.

Profesörlüğü engellendi

Osman Nuri Koçtürk’ün kimi kavramlara itirazı vardı.
Örneğin “açlık” sözlüklerde “yiyecek bulamayan bir insanın midesinin boş olması dolayısıyla duyduğu ezgi” diye ifade ediliyordu.
Koçtürk ise açlığı, insanın yiyecek bulmakta önemli güçlüklerle karşı karşıya kalması ve bu durumun uzun sürmesi halinde ölüme kadar varabilen olayların ortaya çıkması olarak tanımladı.
Türkiye’nin beslenme sorunlarını ele alan ilk kişi olan Koçtürk, elbette sadece Türkiye değil, dünya gıda tarihini de araştırdı.
Koçtürk yaşamı boyunca; işçi sağlığı açısından yanlış ve eksik beslenmenin sonuçlarını inceleyip, koruyucu hekimliğin önemini anlattı.
SSK’nın ilaç fabrikası kurmasını, asgari ücretin belirlenmesinde işçi ailelerinin beslenme ihtiyaçlarını karşılabileceği kadar olması gerektiğini söyledi.
Ülkemizde bilinçsiz antibiyotik kullanımından, deterjanların çevre kirliliğine yol açmasına kadar pek çok konuda mücadele verdi. Buna karşılık kendi ülkesinde dışlandı, aç bırakılmaya çalışıldı ve tıp fakültesinde profesörlüğü engellendi.

1966’da Tabii Senatör Haydar Tunçkanat’ın açıkladığı ve basında “Türkiye’de Nötralize Listesi” olarak adlandıran CIA raporunda, Türkiye’de pasifize edilmesi gereken isimlerin arasında gösterildi ve istenmeyen adam olarak ilan edildi.

12 Ey­lü­l’­de zu­lüm gör­dü

12 Eylül darbesinden sonra kötü günler geçirdi; bir süre gözaltında tutuldu. İşkence gördü. Serbest bırakılmasının ardından içe dönük bir hayat yaşamayı tercih etti.

Bu arada sürekli olarak halka tarhana yemeyi öğütlediği için adı Tarhana Osman’a çıktı. Halkın belleğinde Tarhana Osman olarak yer etti.

Vatansever Türk aydını Osman Nuri Koçtürk  4 Nisan 1994’te Ankara'da vefat etti.
Yorum Yapın

Yorum bırakın